HAFIZ TAHİR ALICIGÜZEL EFENDİ
Ben Tahir torunu olarak bu derlemeyi, bütün köylülerimize ve gençlerimize, yaşantılarının birçok kısımlarında analiz ederek, örnek alacaklarına hatta ufuklarını degiştireceklerine inandığım için yazmayı kendime borç bildim.
Tahir Efendi, köyümüzden Hacı Nebi Oğlu olup altı kardeşlerdir. İkisi erkek (kardeşi Hasan Hoca), dördü kızdır. Kendisi adaletten taviz vermeyen, temiz giyinmeye özen gösteren, düzgün konuşan, çok yardım sever, hassas vijdanlı, mücadeleci, çalışkan, disiplinli bir kişiliğe sahiptir. Köyümüzün eski muhtarlarındandır. Yaşamı fazla sürmemiştir. Kırkbeş yaşında uzun bağırsak rahatsızlığından dolayı genç yaşta hayata gözlerini yummuştur.
Tahir Efendi köylülerimiz arasında birçok ilklere sahiptir.
Babasının ekonomik durumunun iyi olması nedeniyle köyümüzden ilk, kardeşi Hasan Hoca ile Konya’ ya öğretime gidenlerdendir. Öğretimi dört yıl sürmüştür. Arapçayı yazıp okumayı,
İslam Hukukunu, tarih, coğrafya, matamatik derslerini almış olup
bunun yanında esas amacı hafızlıktır. Kararlı yapısı sayesinde amacına erişmiş olup iyi bir hafız olmuş, diplomasını almıştır. Köyümüze dönerken, annesi Kurdular(Tepearası)’ lı olduğundan dolayı bütün bu köyün halkı Kuruboyalı mevkisinde büyük bir coşkuyla karşılama yapmışlardır. Köyümüzün ilk Hafızıdır.
Askerliğini dokuz yıl aralıksız, hiç bir maaş almadan vatana hizmet amacıyla yapmıştır. Bu özelliğiyle köyümüzde tektir. Tahir Efendi’ nin sergilemiş olduğu bu örnek şahsiyetliği ne yazıkki günümüzde pek
rastlanamayacak bir davranıştır.
Dedem Hafız Tahir Efendi köyümüz Gazilerindendir. Irak, İran ve Suriye Cephelerinde İngilizler, Fransızlar ve Yunanlılar’ la uzun yillar carpışmıştır .
Köyümüzden, 1955 yıllarına kadar en yüksek askeri rütbeye sahip olmus ilk kişidir. Rütbesi İhtiyat Zabiti(Teğmen)dir.
Askerlik görevi sırasında, ebediyete kadar unutulmayacak, çağdaş, ileri görüşlü önderimiz Kemal Atatürk’ ün Cumhuriyet’ e
geçis süresinde Hafız Tahir Efendi’ ye verdiği emir ile Afyon İli ve Bozkır
İlçesi (Nahiye) nde Nahiye Müdürlüğü görevlerinde bulunan ilk
köylülerimizdendir. Hafiz Tahir Efendi disiplinli, adaletli, aynı zamanda
vijdanlı ve adaletli bir yönetici olması nedeniyle görev yaptığı yerlerde
halkın taktirle andığı ender kişilerdendir.
Hafız Tahir Efendi, dokuz yıllık askerlik görevi sonunda muazzaf askerliğe çağrılıp Ordu bünyesinde tekrar görev verilmek istenmiş olmasına rağmen hanımını ve çocuklarını düşünerek bu isteği
retdetmiştir. Bu kararının sonuçlarını ilerki yıllarda çektiği sıkıntılarla
anlamış olup ne kadar yanlış bir karar verdiğini benimsemiştir.
Tahir Efendi köyümüzde askerlik dönüşü dört yüz küçükbaş hayvan sürüsü edinerek hayvancılığa adım atmıştır. Bu arada
köy muhtarlığı yaparak adaletini köy halkı üzerindede tecelli ettirmiştir.
Hatta hayvancılıkla ugrasan abisi Hasan Hoca’ yı da ayırt etmeksizin Allah’ ın adaleti vuku bulmuş ve bu olay iki kardeşin aralarının açılmasına sebep olmuştur. Ömrünün sonuna kadar hiç kimseyi kayırmadan adaletini sürdürmüştür.
Hafız Tahir Efendi hayatı boyunca köyümüzde ve çevre köylerde
yardım severliği ile unutulmayan bir şahıs olmuştur. İnsanlara her konuda maddi ve manevi destekte bulunmus hayırsever bir insandır. Yeri gelipte borç verdiği insanların borçlarını ödeyememesi sonucunda
sıkıntıya düşmesine rağmen insanları sıkboğaz etmemiştir. Bu şahıslar yapılan bu iyiliğin karşısında çekingenliklerinden evlatlarına nasihatta bulunarak; Tahir Efendi’ nin ve evlatlarinın önünden gecmeyip saygı gösterin demişlerdir.
Dedem Tahir Efendi bağırsak düğlenmesi sonucunda 1934 yılında 45 yaşında hayata gözlerini yummuş. Genç yaşta kaybı
hanımı ve çocukları başta olmak üzere tüm köylümüzü ve çevre sakinlerini derinden yaralamıştır.Tahir Efendi’ nin erken vefatı ailesini zor hayat şartlarıyla mücadele etmek zorunda bırakmıştır.
Alıcıgüzel Ailesi olarak böyle bir ATA ya sahip olduğumuz için kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Bizlere hayatıyla örnek olmuş, yol göstermiş, zor şartlar altında başarıya ulaşmış Dedemiz Hafız Tahir
Efendi’ yi hayatımızın sonuna kadar unutmayacağız. Yüce Allah’ tan mekanı Cennet, Ruhu Şad olsun.
Değerli köylülerim bu yazımın bizlerin bilgi ve yenilikler öğrenme kapasitemizi artıracağına ve gençlerin ufkunu genişletip değiştireceğine inanarak yazmış bulunmaktayım. Hatalarım olmuşsa
sizlerden özür dileyerek, bana bildirmenizi rica ederim. Bütün köylülerime sağlıklı başarılı, araştırıcı, mücadeleci, ufku yükseklerde bir hayat temenni ederim. Herkese sonsuz saygı ve hürmetlerimi bildiririm.
Bu çalışmayı yıllarca süren bir araştırmanın sonucunda biriktirebildim .
Bu derleme ben torunu Sadettin oğlu Tahir ALICIGÜZEL
(10.01.1960-Durak) tarafından, 02.10.2011 Tarihinde Fransa – Paris’ te yazılmıştır. 1960 Konya İli Beyşehir İlçesi Durak Köyü doğumluyum. 1979 da Seydişehir Endüstri Meslek Lisesi’ nden mezun oldum. Haziran 1980 de Fransa’ ya geldim. Fransız Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okulu Superior dereceli olarak bitirdim. Bir sene devam eden bu okul sonunda Haziran 1981 de Fransızca dilini okuyabilir, konuşabilir ve yazabilir sertifikasını aldım.1982 yılında otomobil sektörüne girdim ve 2004 yılına kadar bu sektörde kaldim. 1 Temmuz 2008 Tarihinde 18 Ay süren
Fransız Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kurstan bütün otomatik çalışan üretim makinaları bakım ve tamiri Tekniker diploması aldım. Aralık 2008 de Fransız Devlet Demir Yolları sınavını kazanarak devlet memurluğuna başladım. Avrupanın en hızlı trenlerinde teknik eleman olarak çalışmaktayım.
Benim bu yazımın zenginleşmesinde yardımcı olan şahıslar ve kaynaklar :
1 - Hacı Mehmet Dursun Dayı
2 - Hüseyin Aktaş Amcam
3 – Hacı Ali Akçay Dedem
4 - Eyup Alıcıgüzel Amcam
5- Sadettin Alıcıgüzel Babam
6 - Abdullah Dursun Dayı
7 - Lütfi Dursun Dayının Kitabı
8 - Vehbi Durmuş Dayının Kitabı
9 - Ayşe Alıcıgüzel Annem
10 - Hasan Alıcıgüzel Amcam
11 - Kemal Alıcıgüzel Amcam
Derleyen ve yazan Tahir ALICIGÜZEL.
Türkce dil kuralarina düzenleyen Ferhat ALICIGÜZEL.
GÜÇÇÜK DİLİNİZ VAR YA
Dil, bir devletin varoluşundaki temel ögelerdendir. Dil, şereftir, onurdur, haysiyettir. Ve bu milletölsede taviz vermez şerefinden, haysiyetinden.
Son günlerde gündemi işgal eden ve endişe ile takip edip huzursuz olduğum bu konuya ( iki dil)duyarsız kalmak istemedim.İki dilli yaşam.
Pkk`nın siyasi uzantısı olan bir partinin gündeme taşıdığı bu mevzu Tükiye Cumhuriyeti`ni parcalama projelerinden biridir. Kanunlarla sabitleştirilmiş "Devletin resmi dili Türkçe`dir" maddesine saldırıdır.
Savunanlar her nekadar Kürt açılımı desede, ben buna Pkk açılımı (maksadım genellemek değil)diyorum. Evet, bu açılım hikayesinden sonra her nedense Pkk`nın ve siyasi uzantısının talep veistekleri her geçen gün artmaktadır.
Biriside oradan kalkıyor ve bağırıyor "iki dillilik zenginliktir." Televizyondan içeriye girip gırtlaklayasım geldi adamı. Ulan kendini bilmeyen herif dedim içimden. Burada insanın değil,devletin iki dilliliğidir mevzubahis olan. Ve bir devletin tek resmi dili olur. Senin aklınca zenginlikse iki dillilik, milyarderliktir beş dillilik. İşte ozaman Orta Anadolu`da Ankara ve çevresinde bir küçük toprak parçasına dersin Türkiye Cumhuriyeti.Bu devlet sahipsiz değildir. Elbet vardır sevdalıları. Kimse, memleket sevdalısı bu insanlarınsabırlarını zorlamasın sabır intihanında. Deyip duruyorsunuz ya ikide bir "iki dilli yaşam."
Güççük (küçük) diliniz varya ikinci olarak.
Basarsanız Türk`ün damarına, yutturur vallahi güççük dilinizi sabır imtihanında...
İsmail Fatih AKÇAY
21 Aralık 2010
İNSAN OLMAK YETERLİ
Daha 29 yaşında, 10 gün önce nikah kıydığı eşi ile birlikte, eşinin abisi tarafından öldürülüyor
Zekeriya Vural: Gerekçe ise taze evli çiftin farklı dinlere mesup olmaları. Buna da bir isim
koyuyorlar "töre cinayeti" diyorlar adına.
Anlayamıyoru(z)m.
Ne töresi kardesim düpe düz cehalettir bu. 2023 e sayılı zaman kala İstanbul`un orta yerinde
yaşanan bir "cehalet".
Çok uzağa bakmaya gerek yok. Yakın geçmişte aynı İstanbul`un orta yerinde kınamadık mı
daha önce cehaleti. Hepimiz olmamışmıydık Ermeni?(...)
Hala hafızalarımızda değilmidir Hrant Dink`in ucu delinmiş ayakkabıları? Ama çıkmayacaktır
aklımızdan da Zekeriya Vural`ın tabutuna örtülmek istenen damatlığı.
Bir Allah`ın kulu da çıkıp demedi "hepimiz Müslümanız, hepimiz Zekeriyayız" diye. Başka
hüvviyetlere girerek tepki göstermek gereksiz demiştim herkes "hepimiz Ermeniyiz" diye
bağırırlarken. Bizim kimliğimiz Türk Kimliği. Kimlik takıntımız yokki değiştirelim. İnsan olmak
yeterli diyebilmiştim.
Meğer bu olayda da sorun dinlerde değil insan(olamayan)lardaymış. Tarihten bir hatırlatma daha
yapmak gerekirse;
" Osmanlı Devletinde, devletin bütün imkan ve fırsatlarından en büyük ölçüde yararlanan
(askerlikten muaflık, vergide indirim, dini özgürlük...) millet bu Ermeniler değil midir"?
Allah rahmet eylesin.
İsmail Fatih Akçay 15.12.2010
******************************************************
AH O GEÇMiŞ BAYRAMLAR
Her geçen sene arıyoruz galiba geçmiş bayramlarımızı. Yine dört gün, yine doksanaltı saat toplamda.
Sürelerinde, saatlerinde olmasada bir değişiklik özlemle hatırlıyoruz hep.
Aklıma geliyor çocukluğumun bayram günleri. Arefe gününden hazırlardık errek berrek ( çocukların
kapı kapı dolaşıp şeker, çikolata, bisküvi toplayarak yaptıkları etkinlik) tokmaklarını. Bayram sabahı günün
ilk saatlerinde kalkar, var ise yeni yoksa tertemiz bayramlıklarımızı giyer dolaşırdık kapı kapı. Ta ki namaz
bitimine kadar. Rametli Dedemin evinde toplanırdık hepimiz. Önce bayramlaşır kucaklaşırdık. Evin
yetişkin erkekleri köy odalarına kahvaltıya giderlerdi. Biz çocuklar ise büyüklerimizden gelen harçlıklarla
çifte bayram yapmanın tadını çıkartırdık. Sonra bir köşeye cekilip ( bizimkisi genelde Rahmetli Dedemin
kağnısı olurdu) topladığımız şekerleri, çikolataları yerdik.Öğleye doğru sarardı et kokuları dört bir tarafı.
Hala burnuma geliyor o güzel günün güzel kokuları. Birinci gün genellikle herkes kurban kesimi ve
dağıtımı ile uğraşırlardı. Bayram ziyaretlerinin büyük bir kismi ikinci günü ve diğer bayram günlerinde
yapılırdı...
Bugüne baktığımda ise bir parçanın eksik olduğunu gözlemliyorum. Bakıyorum bütün tam olarak karşımda
parçaları tastamam bir eksiği yok.
Ve anlıyorum ki benim eksik zannettiğim parça soyut bir kavram imiş. Adıda hasretmiş, özlemmiş.
Geçmişe özlem...
Geçmiş bayram diyorum;
çünkü bayramın eskisi olmaz. Bayram hep bayramdır. Eskiyen biziz...
Bayramınız kutlu olsun.
İsmail Fatih Akçay
16.11.2
İTHAL ETE GÜVENEBiLiR MiYiZ?
Son günlerde kamuoyunu mesgul eden bu olayda neyi nasil istedigimizi bilmek sonuca yaklastiri bizi.
* Eger kesimde islami kesim uygunlugu ariyorsak, bu isin takibi oldukca zordur ki birakin disaridan
gelecek etleri ülkemizdeki büyük marketlerdeki et reyonlarini görmek lazim.
* Eger ithal etlerin kesimindede temizlik ariyorsak, ülkemizdeki yapilan kesimlerin ortamina bakmak lazim.
* Eger kesimin dogrulugu (yenilmesi helal olan) ise aradigimiz, bizde daha mi farkli.
Hepimiz tv programlarinda, gazetelerde seyredip okuyoruz.
Yukarida saydigim üc maddedeki sartlar olustugu zaman, ithal etleri güvenle yiyebiliriz.
Zira süphe ile bakilan bir ürünün kurufasulye icinde yeri yoktur.Fakat bir baska durum ise gecimini hayvancilikla saglayanlarin durumudur ki, ben zannetmiyorum ülkemizdeki hayvanciligin bittigini.
Sadece burada büyük bir rant var.
Ortada böylesine büyük bir rant varken Avrupa`daki gibi 3 Euro`ya soframizda et görmemiz imkansizdir.
Tavsiyem: Herkes bildigi, güvendigi kasaptan alsinlar etlerini.
İsmail Fati ALMANYA 28.10.2010
ardından şu mani söylenmiş
Devesi yedeğinde,
Kirmeni elinde
Ayşe geliyor Reze Belinde(Yörük kızı geliyor Reze Belinde
Vurma emmim oğlu, kıyma bana abi varacağım gayrı.
ÖĞRETMEN HASAN AKÇAY
İkinci çocuk yapmada geç kalmayın. Evde tek çocuk birlikte oynayacağı, oyuncaklarını paylaşacağı ya da kavga edeceği, kendi yaşına yakın birini arar. Çocuk evde anne baba ile oyuncaklarını paylaşamaz. Çocuk anne baba ile kavga edemez, anne baba ile oyun oynasa, bu oyundan zevk almaz. Evdeki bir çocuk soyal sıkıntı içine düşer. Bir çocuk sosyal sıkıntılar yaşar. Çocuklar paylaşmayı, bölüşmeyi bir başkası ile birlikte olmayı evde öğrenir. Kardeşi olan coçuklar kavga ederek paylaşmayı öğrenirler. Kavga ederek sosyalleşirler. Çocuklar oyuncaklarını, eşyalarını paylaşmaktan mutluluk duyarlar. Birlikte kavga yapmanın, yanında bulunanın elindeki oyuncağı alıp kaçmanın, oynayacağı oyunu ve oyuncağı paylaşmanın mutluluğunu yaşarlar. Yardımlaşmanın önemini öğrenirler. Hırcınlaşmazlar, dikkat çekmek için yaramazlık yapmazlar.